EŞ MUVAFAKATİ ALINMAKSIZIN KONULAN İPOTEĞİN KALDIRILMASI DAVASI

Konut ve aile kavramlarının bu önemi ve eşlerin, özellikle de kadın eşin barınma hakkının korunması düşüncesiyle, aile konutu müessesesi, uluslararası alanda yapılan düzenlemelerin de etkisiyle hukuk sistemimizde yerini almıştır.

         01.01.2002  tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu aile konutunun korumasına ilişkin hükümler içermektedir. Bu kapsamda eşlerden birinin aile konutunda ipotek tesis edilmesine ilişkin işlemde bulunabilmesi için diğer eşin izin vermesini aramıştır.  Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için koruma kapsamındaki aile konutunun ne olduğu bilinmelidir. Kanun gerekçesinde yapılan tanımda;

Aile konutu eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alandır.

Demiştir. Yargıtay içtihatlarıyla aile konutun yukarıdaki tanımına ek olarak ailenin yaşam ilişkilerinin de yoğunlaştığı mekan nitelendirmesi getirilmiştir. Ayrıca aile konutu olarak nitelenecek olan mekanın tek olduğu ve bir ailenin sahip olduğu-yaşadığı-kiraladığı  birden fazla taşınmaz bulunsa dahi sadece birinin aile konutu olabileceği ve  dolayısıyla bu korumadan yararlanabileceği içtihat haline getirilmiştir.

Aile konutundan bahsedebilmek için öncelikle bir ailenin varlığı, buna ek olarak ailenin resmi bir evlilik birliği şeklinde kurulmuş olması ve resmi evlilik birliği ile bir araya gelmiş olan bu ailenin birlikte yaşadığı konut adı verilen bir mekânın bulunması gerekmektedir. Hayatın olağan akışına göre normal olan, her ailenin tek bir yaşam merkezi olmasıdır. Her ne kadar Kanun’da aile konutu kavramına sayı olarak bir sınırlama getirilmemişse de, işin mahiyetinden ve Kanun’un koruma amacından, aile konutunun tek bir konut olabileceği sonucu çıkmaktadır.

Tapuda malik görünen eşin aile konutu üzerinde herhangi bir borç nedeniyle ipotek verilmesi işleminde bulunabilmesi için diğer eşin açık izninin alınması gerekmektedir. Türk Medenî Kanunu’nun 194. Maddesinde;

Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.”

denilerek aile konutu üzerinde konulacak herhangi bir hak sınırlamasına karşı koruma sağlanmıştır.

Eşin izni olmadan konulan ipoteğin kaldırılabilmesi için açılacak davada belirtilen talepte bulunulmalıdır. Ayrıca Kanun’un sağladığı diğer hakların da koruma altına alınması aynı dava ile ileri sürülebilecektir.

Görevli mahkemeler aile mahkemeleri olmakla birlikte aile mahkemelerinin olmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemeleri söz konusu uyuşmazlıklarda görevli mahkeme olacaktır.

Yetkili mahkeme bakımında kesin yetki bulunduğundan dava ancak taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülebilecektir

İpotek tesisine rızası bulunmayan eş davayı açmaya ehliyetli olup; mevcut davanın davalısı işlemi yapan eş ve lehine ipotek tesis edilen kişi olacaktır.

Aile konutuna konulan hak sınırlaması niteliğindeki bir işlem olan ipotek; kanunda emredici hükümle sağlanan koruyucu hükümler iyi değerlendirildiğinde Yargıtay’ın güncel içtihatları takip edilerek incelenerek çözülmesi gereklidir.

Konunun hukuksal sonuca vardırılmasında uzman avukat yardımıyla eşe sağlanan diğer haklardan faydalanılarak  etkin ve kesin çözüme varılması mümkündür.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir